• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

47Şuara Suresi 105-122

Hatalı Çevrilen Ayetler



47Şuara Suresi 105-122



Hatalı Çeviri:
105. Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladılar.
106. Kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
107. Bilin ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
108. Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
109. Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.
110. Onun için, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
111. Onlar şöyle cevap verdiler: Sana düşük seviyeli kimseler tâbi olup dururken, biz sana iman eder miyiz hiç!
112. Nuh dedi ki: Onların yaptıkları hakkında bilgim yoktur.
113. Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Bir düşünseniz!
114. Ben iman eden kimseleri kovacak değilim.
115. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.
116. Dediler ki: Ey Nuh! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşlanmışlardan olacaksın!
117. Nuh: Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla suçladı.
118. Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar.
119. Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri, o dolu geminin içinde (taşıyarak) kurtardık.
120. Sonra da geri kalanları suda boğduk.
121. Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
122. Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.



Doğru Çeviri:
105Nûh toplumu gönderilmişleri [elçileri, mesajları] yalanladı.
106-110Bir zamanlar kardeşleri Nûh onlara demişti ki: “Siz Allah'ın koruması altına girmez misiniz? Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir elçiyim. Artık, Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin. Ve buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi üzerinedir. Artık, Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin!”
111Onlar: “Sana çok düşük kimseler uyarken, biz sana inanır mıyız?” dediler.
112-115Nûh dedi ki: “Onların yaptıklarına dair bir bilgim yoktur. Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Eğer düşünürseniz! Ve ben iman edenleri kovucu değilim. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.”
116Onlar dediler ki: “Ey Nûh! Eğer vazgeçmezsen, iyi bil ki, kesinlikle sen taşlanarak öldürülenlerden olacaksın!”
117,118Nûh: “Rabbim! Toplumum beni yalanladı. Artık benim aramla onların arasında sen hükmet. Ve beni ve mü’minlerden benimle beraber olan kimseleri kurtar!” dedi.
119,120Bunun üzerine Biz de o'nu ve beraberindekileri, o gerekli teçhizatın; donatılarının hepsi, eksiksiz ve mükemmel olarak donatılmış geminin içinde; TEVHİD- İSLAM DİNİNDE kurtardık. Sonra da arkalarından arta kalanları BÜYÜK belalara batırıp perişan ettik!
121Şüphesiz ki bunda kesinlikle bir alâmet/gösterge vardır. Ama onların çoğu iman ediciler değillerdi. 122Ve şüphesiz ki Rabbin, kesinlikle en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olanın, engin merhamet sahibinin ta kendisidir.

105Nûh toplumu gönderilmişleri [elçileri, mesajları] yalanladı.

Bu surede konu edilen önemli haberlerin üçüncüsü Nuh peygamberle ilgili olup onunla ilgili bilgiler 120. ayete kadar devam etmektedir.

Daha evvel Kamer ve A’râf surelerinde yer verilmiş olan Nuh peygamber ve kavmi ile ilgili haberlere, bu sureden başka ayrıntılı olarak Hud ve Nuh suresinde de yer verilmiştir.

Elçi olarak Nuh kavmine bir tek Nuh peygamber gelmiş olmasına rağmen ayette çoğul olarak “gönderilmişler” ifadesinin kullanılmış olması dikkat çekicidir. Bize göre bu ifade, o kavme birçok elçi gelip de o kavmin bu elçilerin hepsini yalanladığı anlamında değil, kavmin doğrudan elçilik müessesini yalanladığı, hiçbir elçiyi tanımadığı, tanımamakta da kararlı olduğu anlamındadır. Ayrıca “gönderilmişler” ifadesinin kapsamı içine “mesajlar” anlamı da girmektedir. Bu sebeple, verdiğimiz mealde her iki anlamı da göstermiş bulunuyoruz.


106–120. Ayetler:

106-110Bir zamanlar kardeşleri Nûh onlara demişti ki: “Siz Allah’ın koruması altına girmez misiniz? Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir elçiyim. Artık, Allah’ın koruması altına girin ve bana itaat edin. Ve buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi üzerinedir. Artık, Allah’ın koruması altına girin ve bana itaat edin!”

111Onlar: “Sana çok düşük kimseler uyarken, biz sana inanır mıyız?” dediler.

112-115Nûh dedi ki: “Onların yaptıklarına dair bir bilgim yoktur. Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Eğer düşünürseniz! Ve ben iman edenleri kovucu değilim. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.”

116Onlar dediler ki: “Ey Nûh! Eğer vazgeçmezsen, iyi bil ki, kesinlikle sen taşlanarak öldürülenlerden olacaksın!”

117,118Nûh: “Rabbim! Toplumum beni yalanladı. Artık benim aramla onların arasında sen hükmet. Ve beni ve mü’minlerden benimle beraber olan kimseleri kurtar!” dedi.

119,120Bunun üzerine Biz de o'nu ve beraberindekileri, o gerekli teçhizatın; donatılarının hepsi, eksiksiz ve mükemmel olarak donatılmış geminin içinde; TEVHİD- İSLAM DİNİNDE kurtardık. Sonra da arkalarından arta kalanları BÜYÜK belalara batırıp perişan ettik!

Nuh kıssası Kur’an’da başka ayetlerde (A’râf /59–64, Yunus/ 71–73, Hud/ 25–48, İsra/ 2, 3, Enbiya/ 76, 77, Müminun/ 23–28, Furkan/ 37, Ankebut/ 14, 15, Saffat/ 75–82, Kamer/ 9–15 ve Nuh/ suresi ) de dile getirilmiştir. Kıssa ile ilgili ayetlerin topluca okunmasında yarar vardır:

Kur’an’daki Nuh As.dan bahseden ayetlerin tümü ve Nuh suresi göz önüne alınarak Nuh peygamber kıssasına bakıldığında, Nuh peygamber ve kavmi arasında yaşananlar ile peygamberimiz ve Mekkeli müşrikler arasında geçen olayların birbirine tıpatıp benzedikleri görülmektedir. Nuh peygamber, kendisine inanılmasını sağlamak için iki husus ileri sürmüştür. Bunlardan birincisi; elçilik görevi verilmeden önce kavmi tarafından güvenilir bir kişi olarak tanınmasıdır. Bu husus, kıssanın diğer surelerde yer alan kısmında olmayıp sadece konumuz olan 107. ayette belirtilmiştir. İkinci husus da Nuh peygamberin her türlü itiraz ve saldırıya rağmen gece gündüz demeden, herhangi bir ücret istemeden ve hiçbir çıkar gözetmeden tebliğde bulunmuş olmasının dikkate alınmasıdır. Ayrıca Nuh peygambere ilk inananların, tıpkı peygamberimize inanıp ilk Müslüman olanlar gibi sıradan, hatta toplumun aşağı kesiminden kişiler olması da diğer bir benzerliktir.

Nuh peygamberin kıssası Kitab-ı Mukaddes’in Tekvin; 6, 7, 8. Bablarında geçmektedir.


119,120Bunun üzerine Biz de o’nu ve beraberindekileri, o gerekli teçhizatın; donatılarının hepsi, eksiksiz ve mükemmel olarak donatılmış geminin içinde; TEVHİD- İSLAM DİNİNDE kurtardık. Sonra da arkalarından arta kalanları BÜYÜK belalara batırıp perişan ettik!


الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ Fülki meşhun

ش ح ن ŞHN

الْمَشْحُونِ Meşhun sözcüğünün kökü “ ش ح نşhn” sözcüğü, doldurmak anlamındadır. “ الْمَشْحُونِ Meşhun” kalıbı da “doldurulmuş” anlamına gelir. “ الْمَشْحُونِ Meşhun” sözcüğü Kur’an’ımızda Yasin/ 41, Şurarâ/ 119 ve Saffat/ 140’da gemi “Fülk” sözcüğünün sıfatı olarak yer alır. Bu sıfat tamlaması Kur’an çalışmaların hepsinde “dolu gemi” olarak çevrilmektedir. Ama geminin ne ile dolu olduğu açıklanamamaktadır.

Halbuki kadim lügatlerde “مَلْؤُكَ السفينة وإِتْمامُك جِهازَها كله. شَحَنَ السفينة يَــشْحَنُــها

شَحْنــاً: مَلأَها، … “şeklinde açıklanır. “Geminin tüm teçhizatını (donatılarını), eksiksiz, tam ve mükemmel bir şekilde doldurmak” olarak açıklanır. Bunun anlamı şudur: “ الْمَشْحُونِ Meşhun” sözcüğü gemiye sıfat yapıldığı zaman, “gerekli teçhizatın; donatılarının hepsi, eksiksiz ve mükemmel olarak donatılmış gemi” anlaşılır. Meşhun geminin niteliklerini açıklamaktaki maksat ise, aslında İslam Dininin niteliğini belirtmektir.


Maide/ 3
… Bugün dininizi sizin için kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak da İslâm’a razı oldum. …

شحانة Şahane (çok güzel!) sözcüğünün, TDK tarafından “şahlara, hükümdarlara yaraşan” anlamıyla Farsçadan geldiği belirtilse de aslında ; “çok güzel, mükemmel, üstün nitelikli” anlamıyla “ ش ح نşhn” kökünden gelmektedir.

“ الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ Fülkü meşhun”un hikmet-i baliğa ile (insanların dünya ve ahiret mutluluğunu sağlayacak mükemmel ve eksiksiz ilkeler ile doldurulmuş; donatılmış İslam Dini) olduğu; açıkça ve net olarak ortaya çıkar.


غرق gark

غرق Gark sözcüğü genelde “suda boğulma” olarak kabul ediliyor. Halbuki kadim lügatlerin hepsinde mutlak “batmak” anlamında olduğu “suya batmak, borca batmak, belaya batmak” şeklinde, aldığı tümleçle birlikte kullanıldığı görülmektedir.

Burada Nuh’un toplumunun batması, boğulması da suda batma, suda boğulma değil Saffat/ 76’da ayette açıklandığı gibi belaya batma; belada boğulmadır. Hûd/ 39’da açıklandığı üzere rüsvalık azabıdır.


Hûd/39
فَسَوْفَ تَعْلَمُونَۙ مَنْ يَأْت۪يهِ عَذَابٌ يُخْز۪يهِ وَيَحِلُّ عَلَيْهِ عَذَابٌ مُق۪يمٌ ﴿39﴾

Saffat/76:
وَنَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظٖيمِؗ

76Biz de o’nu ve ailesini, yakınlarını, o büyük sıkıntıdan kurtardık.

Kısacası Nuh ve beraberindekiler Can Kurtaran Gemi’de, yani İslam-Tevhid Dininde oldukları için büyük beladan, rezillik azabından kurtulmuşlardır.


121, 122. Ayetler:

121Şüphesiz ki bunda kesinlikle bir alâmet/gösterge vardır. Ama onların çoğu iman ediciler değillerdi. 122Ve şüphesiz ki Rabbin, kesinlikle en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olanın, engin merhamet sahibinin ta kendisidir.

Yine bu ayetlerle Mekkelilere ve tüm zamanların insanlarına bir gönderme yapılarak akıllarını başlarına almayanlar tehdit edilmekte, inananlara ve inanacaklara umut verilmektedir.

Bu ayetler indiğinde, peygamberimiz ile Mekkeli kâfirler arasında aynı şeyler yaşanıyor, peygamberimizden çevresindeki Bilal, Ammar, Süheyb gibi köle ve fakir kişileri kovması isteniyordu. Ancak bu konuda Rabbimizin özel ihtarı söz konusu idi:

52Ve Allah’ın rızasını dileyerek sabah-akşam; sürekli Rablerine dua eden kimseleri kovma! Onların hesabından sana hiçbir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara hiçbir şey yoktur. Ki onları kovarsan yanlış; kendi zararlarına iş yapanlardan olursun!

53Ve Biz, “Allah, aramızdan bunlara mı iyilikte bulundu?!” desinler diye, onlardan bazısını bazısı ile böyle ateşlere sürükledik, imtihan ettik. Allah, kendilerine verilen nimetlerin karşılığını ödeyenleri daha iyi bilen değil midir? (En’âm/ 52, 53)

–3,4Ne bilirsin, belki o da arınıp temizlenecek, belki öğütlenir ve de öğüt kendisine yararlı olur.

5-7Kendini her türlü ihtiyacın üstünde gören o kişiye gelince de; onun arınmamasından sana bir sorumluluk olmadığı hâlde sen ona yöneliveriyorsun. 8-10Amma! Bilgiyle, sevgiyle, saygıyla ürpererek koşa koşa sana gelen var ya; sense yapmakta olduğun işi daha iyi sanarak, ondan rahatlıkla uzaklaşıyorsun.–

11-16Kesinlikle onların düşündüğü gibi değil! Kur’ân, değerli sayfalar içinde, yüceltilmiş, tertemiz temizlenmiş, saygın, iyi yazıcıların ellerinde bir düşündürücüdür. Dileyen onu düşünüp öğüt alır. (Abese/ 5–16)

Ayet
Şuara 123Âd, gönderilmişleri [elçileri, mesajları] yalanladı.

Bu suredeki önemli haberlerin, çarpıcı bilgilerin dördüncüsü, Ad kavmi ile onlara elçi olarak gönderilen Hud peygambere ait haberlerdir. Hud peygamber ile kavmi arasında geçen bu olaylar da peygamberimiz ile Mekkeli müşrikler arasındaki olaylara benzemektedir. Bu sebeple, Mekkeli müşriklerden bu kıssadan ibret alarak akıllarını başlarına toplamaları istenmektedir.

Ad kavmi hakkında daha önceki surelerin tahlilinde ayrıntılı bilgi verilmiş olduğundan, ilgili ayetlerden birkaçını vererek kısa bir hatırlatma ile yetiniyoruz:

6-13Âd toplumuna, sütunların sahibi İrem’e –ki, beldeler içinde bir benzeri oluşturulmamıştı–, vadilerde kayaları kesen Semûd toplumuna, o kazıkların sahibi; muhteşem orduları olan/ görülmemiş işkenceler eden Firavun’a Rabbinin ne yaptığını görmedin mi/düşünmedin mi? Onlar ki, o ülkelerde azıtmışlardı. Dolayısıyla da oralarda bozgunculuğu çoğaltmışlardı. Onun için de Rabbin üzerlerine azap kamçısı yağdırdı. (Fecr/ 6–13)

67-69Hûd, “Ey toplumum! Bende akıl hafifliği/ câhillik yok, velâkin ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim. Size Rabbimin gönderilerini tebliğ ediyorum ve ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm. Sizi uyarması için içinizden bir adam üzerine Rabbinizden, size bir öğüt/kitap gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki O sizi, Nûh toplumundan sonra, halîfeler, sonradan gelen nesiller yaptı ve oluşturuluşta boy-pos itibariyle sizi arttırdı. Kurtulmanız için Allah’ın nimetlerini hatırlayın” dedi.

70Onlar dediler ki: “Demek sen Allah’a; başkasını karıştırmadan kulluk edelim ve atalarımızın kulluk ettiklerini bırakalım diye mi bize geldin? Eğer doğrulardan isen, bizi tehdit ettiğin şeyi bize getir!” (A’râf/ 67–70)

15Âd’a gelince de onlar, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve: “Güç bakımından bizden daha çetin kim vardır?” dediler. Onlar şüphesiz kendilerini oluşturan Allah’ın güç olarak kendilerinden daha çetin olduğunu görmediler mi? Ve onlar Bizim âyetlerimizi bile bile inkâr ediyorlardı. (Fussilet/ 15)

59,60Ve işte bu, Rablerinin âyetlerine kafa tutan, O’nun elçilerine isyan eden ve her inatçı zorbanın emrine uyan Âd toplumudur. Bu dünyada ve kıyâmet günü arkalarına dışlanma takıldı. Haberiniz olsun! Âd toplumu, Rablerine inanmadılar. Haberiniz olsun! Hûd’un toplumu olan Âd toplumuna kahrolmak/tarihten silinmek verildi. (Hud/ 59, 60)*



*İşte Kuran, Şuara Suresi




Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Linkler
Takvim