51Yunus Suresi 75-93
Hatalı Çevrilen Ayetler
51Yunus Suresi 75-93
Hatalı Çeviri:
75. Sonra onların ardından da Firavun ve toplumuna Musa ile Harun’u mucizelerimizle gönderdik, fakat onlar kibirlendiler ve günahkâr bir toplum oldular.
76. Katımızdan onlara hak (mucize) gelince: «Bu elbette apaçık bir sihirdir» dediler.
77. Musa: «Size hak geldiğinde onun için (hep böyle) mi dersiniz? Bu bir sihir midir? Halbuki sihirbazlar iflâh olmazlar» dedi.
78. Onlar dediler ki: Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (dinden) bizi döndüresin ve yeryüzünde ululuk sizin ikinizin olsun diye mi bize geldin? Halbuki biz size inanacak değiliz.
79. Firavun dedi ki: Bilgili bütün sihirbazları bana getirin!
80. Sihirbazlar gelince Musa onlara: Atacağınızı atın, dedi.
81. Onlar (iplerini) atınca, Musa dedi ki: «Sizin getirdiğiniz sihirdir. Allah onu boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah bozguncuların işini düzeltmez.»
82. «Suçluların hoşuna gitmese de Allah, sözleriyle gerçeği açığa çıkaracaktır.»
83. Firavun ve kavminin kendilerine işkence etmesinden korkuya düştükleri için kavminden bir gurup gençten başka kimse Musa’ya iman etmedi. Çünkü Firavun yeryüzünde ululuk taslayan (bir diktatör) ve haddi aşanlardan idi.
84. Musa dedi ki: Ey kavmim! Eğer Allah’a inandıysanız ve O’na teslim olduysanız sadece O’na güvenip dayanın.
85. Onlar da dediler ki: «Allah’a dayandık. Ey Rabbimiz! Bizi o zalimler topluluğu için deneme konusu kılma!
86. Ve bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar!»
87. Biz de Musa ve kardeşine: Kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın ve evlerinizi namaz kılınacak yerler yapın, namazlarınızı da dosdoğru kılın. (Ey Musa!) Müminleri müjdele! diye vahyettik.
88. Musa dedi ki: Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun ve kavmine dünya hayatında zinet ve nice mallar verdin. Ey Rabbimiz! (Onlara bu nimetleri), insanları senin yolundan saptırsınlar ve elem verici cezayı görünceye kadar iman etmesinler, diye mi (verdin)? Ey Rabbimiz! Onların mallarını yok et, kalplerine sıkıntı ver (ki iman etsinler).
89. (Allah): İkinizin de duası kabul olunmuştur. O halde siz doğruluğa devam edin ve sakın o bilmezlerin yoluna gitmeyin! dedi.
90. Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere onları takip etti. Nihayet (denizde) boğulma haline gelince, (Firavun:) «Gerçekten, İsrailoğullarının inandığı Tanrı’dan başka tanrı olmadığına ben de iman ettim. Ben de müslümanlardanım!» dedi.
91. Şimdi mi (iman ettin)! Halbuki daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun.
92. (Ey Firavun!) Senden sonra geleceklere ibret olman için, bugün senin bedenini (cansız olarak) kurtaracağız. İşte insanlardan bir çoğu, hakikaten âyetlerimizden gafildirler.
93. Andolsun biz İsrailoğullarını güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara temiz nimetlerden rızık verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar ayrılığa düşmediler. Şüphesiz ki Rabbin, kıyamet günü onların, aralarında ihtilaf etmekte oldukları şeyler hakkında hükmedecektir.
Doğru Çeviri:
75Sonra bunların arkasından Mûsâ ve Hârûn'u âyetlerimizle/ alâmetlerimizle/ göstergelerimizle Firavun'a ve ileri gelenlerine gönderdik. Fakat onlar büyüklendiler ve günahkâr bir toplum oldular.
76Kendilerine tarafımızdan gerçek gelince, “Hiç şüphesiz bu, kesinlikle apaçık bir sihirdir” dediler.
77Mûsâ dedi ki: “Siz hak için, o, size gelince, ‘Bu, bir büyülü sözdür?’ mü diyorsunuz? Hâlbuki büyülü söz söyleyenler, umduklarına eremezler.”
78Onlar: “Sen atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden bizi çeviresin ve yeryüzünde saltanat ikinizin olsun diye mi bize geldin? Biz ikinize de inanmayız” dediler.
79Ve Firavun, “Bana en bilgili, etkili söz söyleyen bilginlerin tümünü getirin!” dedi.
80Sonunda etkili söz söyleyen bilginler gelince, Mûsâ onlara, “Ne atacaksanız atın!” dedi.
81,82Onlar ortaya atınca da Mûsâ, “Sizin getirdiğiniz şey bir göz boyama/ aldatmacadır. Şüphesiz, Allah onun boş ve asılsızlığını ortaya çıkaracaktır. Şüphe yok ki, Allah kargaşacıların işini düzeltmez. Ve Allah, günahkârların hoşuna gitmese de, hakkı, Kendi kelimeleriyle ortaya koyup gerçekleştirir” dedi.
83Sonra Firavun ve adamlarının kendilerini ateşe atacağı korkusundan dolayı Mûsâ'ya kendi toplumundan bir soydan başka kimse iman etmedi. Ve şüphesiz Firavun yeryüzünde çok üstün idi ve o kesinlikle gerçeği eksik gösterenlerdendi.
84Ve Mûsâ, “Ey toplumum! Siz Allah'a iman ettinizse, sadece O'na teslim olan Müslümanlardan oldunuzsa, artık sadece O'na sonucu bırakın!” dedi.
85,86Onlar da, “Biz Allah'a işin sonucunu bıraktık. Ey Rabbimiz! Bizi o şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapan toplum için ateşlere sürükleme ve bizi rahmetinle kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden o kimseler toplumundan kurtar!” dediler.
87Ve Biz Mûsâ ile kardeşine, “Toplumunuz için Mısır'da birtakım okullar hazırlayın ve okullarınızı kıble/hedef kılın ve salâtı ikame edin [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturun, ayakta tutun] ve mü’minlere müjde verin!” diye vahyettik.
88Ve Mûsâ: “Rabbimiz! Şüphesiz Sen Firavun'a ve ileri gelenlerine basit dünya hayatında zînet ve mallar verdin. –Rabbimiz! Senin yolundan saptırsınlar diye– Rabbimiz! Onların mallarını sil-süpür ve kalplerine sıkıntı düşür. Çünkü onlar o acıklı azabı görmedikçe iman etmeyecekler” dedi.
89Allah “Her ikinizin de duası kesinlikle kabul olundu. Öyleyse ikiniz doğru yolda devam edin. Ve bilmeyen kişilerin yolunu sakın izlemeyin!” dedi.
90-92Ve İsrâîloğulları'nı bol sudan/nehirden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri azgınlık ve düşmanlıkla onları hemen izledi. Sonunda suda boğulma ona yetişince, “Gerçekten, İsrâîloğulları'nın inandığı Tanrı'dan başka tanrı olmadığına ben de inandım, ben de teslim olanlardanım” dedi. –Şimdi mi? Hâlbuki daha önce isyan etmiştin ve de bozgunculardan olmuştun. Artık Biz senden sonra geleceklere ibret olasın diye, bugün seni zırhınla birlikte kurtaracağız. Seni BU SESLENİŞİNLE ÖRNEK VERECEĞİZ. – Ve şüphesiz insanlardan birçoğu kesinlikle Bizim âyetlerimize/ alâmetlerimize/ göstergelerimize karşı duyarsız/ilgisizdirler.
93Ve andolsun İsrâîloğulları'nı çok güzel bir yurda yerleştirdik ve onları hoş nimetlerden rızıklandırdık da kendilerine bilgi gelene kadar ihtilâfa düşmediler. Şüphesiz Rabbin, o anlaşmazlığa düştükleri konularda kıyâmet günü aralarında gerçekleştirecektir.
Daha evvel birçok Sûrede anlatılmış olan Mûsâ peygamber, Mûsâ-Firavun, Mûsâ-İsrâiloğulları kıssalarından derlenmiş bir özetin verildiği bu Âyet grubunda, diğer Sûrelerdeki kıssalarda bulunmayan bazı ayrıntılar mevcuttur. Farklı bilgilerin verildiği Âyetler şunlardır:
78Onlar: "Sen atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden bizi çeviresin ve yeryüzünde saltanat ikinizin olsun diye mi bize geldin? Biz ikinize de inanmayız" dediler. [Yûnus/78]
Bu Âyette, Mûsâ ve Hârûn peygamberlerin Firavun ve kavmini atalarının yolundan çevireceği ve iktidarı bunların ellerinden alacağı konu edilmektedir.
Yûnus/82'deki, "günahkârların hoşuna gitmese de hakkı Kendi kelimeleriyle ortaya koyup gerçekleştirir" ifadesi, diğer âyetlerdeki, "uydurduklarını yutuyor", "apaçık silip süpürüyor", "onların yaptıklarını yutacak" şeklindeki ifadeleri tefsir etmektedir.
Açıkça, Allah, bâtılı, kelimeleriyle ortadan kaldırıp hakkı ortaya koymaktadır. Mûsâ'nın attığı asâ olarak nitelenen şey, "Allah'ın kelâmı", yani "vahiy"dir.
83Sonra Firavun ve adamlarının kendilerini ateşe atacağı korkusundan dolayı Mûsâ'ya kendi toplumundan bir soydan başka kimse iman etmedi. Ve şüphesiz Firavun yeryüzünde çok üstün idi ve o kesinlikle sınırı aşanlardandı. [Yûnus/83]
Bu Âyetten anlaşıldığına göre, Mûsâ peygambere kendi kavminin tamamı değil, kavminden sadece bir soy inanmıştır. Âyette soy olarak geçen bu inanmış kimseler muhtemelen o günkü gençlerden bir gruptur.
85,86Onlar da, "Biz Allah'a işin sonucunu bıraktık. Ey Rabbimiz! Bizi o şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapan toplum için ateşlere sürükleme ve bizi rahmetinle kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden o kimseler toplumundan kurtar!" dediler. [Yûnus/85–86]
ZÂLİMLER İÇİN FİTNE OLMAK:
Daha evvel birçok kez açıkladığımız gibi, fitne sözcüğü altın, gümüş gibi kıymetli madenlerin, içlerinde bulunan değersiz maddelerin ateşte yakılması sûretiyle saflaştırılması anlamına gelmektedir. Sözcük, Rabbimizin kullarını saflaştırmak, olgunlaştırmak için onları içerisine düşürdüğü belâlar, sıkıntılar için kullanılan bir kavramdır. Ancak fitne sözcüğü burada "zâlimlere fitne olmak" tabiri içinde yer almaktadır. Bu sebeple, sözcüğe 83–86. Âyetlerden oluşan pasaj bütünlüğü çerçevesinde bakıldığında, sözcüğün meful anlamının kastedildiği görülür. Buna göre, Mûsâ peygamberin kavminin duası şu anlama gelmektedir:
"Ey Rabbimiz! O kavim, bizi dinimizden döndürmek için bize baskı, zulüm yapmasın, yaptırtma bunu!"
87Ve Biz Mûsâ ile kardeşine, "Toplumunuz için Mısır'da birtakım okullar hazırlayın ve okullarınızı kıble/hedef kılın ve salâtı ikame edin [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olmaı; toplumu aydınlatma kurumları oluşturun, ayakta tutun] ve mü’minlere müjde verin!" diye vahyettik. [Yûnus/87]
Ve Biz Mûsâ ile kardeşine "Kavminiz için Mısır'da birtakım evler hazırlayın ve evlerinizi kıble kılın ve salâtı ikame edin ve müminlere müjde verin!" diye vahyettik.
Bu Âyette, İsrâîloğullarını dinlerinden döndürmek isteyen Firavun'un baskı ve asimilasyon politikalarına karşı, Mûsâ ile Hârûn peygamberlerin, birlik ve beraberliklerini koruyabilmeleri için nasıl bir yol izlemeleri gerektiği bildirilmiştir. Rabbimizin bu talimatına göre, elçiler ve onlara inananlar birbirine bakan yakın evler [veya toplantı merkezi şeklinde kullanılan hücre evler] oluşturacaklar ve salâtı da ikame edeceklerdir. Aksi hâlde sürüden ayrılanı kurt kapacaktır.
Bu paragrafta Mûsâ peygamberin Firavun ve ileri gelenler için yaptığı dua ile Rabbimizin bu duanın kabul edildiğini bildiren beyanı ve Firavun'un boğulma anında iman ettiği ve cesedinin sonraki kuşaklara ibret olması için gösterileceği bildirilmektedir.
Firavun'un ölüm anındaki imanı "iman-ı yeis ve imanı- beis" denilen "zoraki iman" kategorisindedir. Sahibine faydası olmayan bu iman, daha evvel Kıyâmet Sûresi'nin tahlilinde detaylı olarak açıklanmıştır.
Âyette geçen beden sözcüğü "insanın vücudu" anlamına geldiği gibi, aynı zamanda "zırh" da demektir.
Bu nedenle Âyetin "seni bedeninle kurtaracağız" diye çevrilmesinde bir anlam yoktur. Zira "sen" ifadesi içinde "beden" anlamı zaten vardır. Buna göre Âyetin bugün seni zırhınla birlikte kurtaracağızşeklindeki ifadesi, daha sonra Firavun'un ibret için ortaya çıkarılışının, üzerinde savaş elbisesi olduğu hâlde gerçekleşeceğini düşündürmektedir.
Ancak bazı kimseler beden sözcüğünün aynı zamanda "zırh" anlamına da geldiğini dikkate almamışlar ve Firavun'un cesedinin bulunduğunu ve sergilendiğini ileri sürmüşlerdir.
Bu iddialardan biri, British Museum'da EA 32.751 kod numarası ile sergilenen cesedin o günkü Firavun II. Ramses'e ait olduğu yolundadır. Bu iddianın sahipleri, cesedin namazdaki secde pozisyonunda olmasını bu iddialarına delil göstermişlerdir. Ancak British Museum Eski Mısır Eserleri Bölümü yetkilisi olan Derek A. Welsby tarafından yapılan yazılı açıklamada bu cesedin M.Ö. 3.400 yıllarına [yani Mûsâ peygamberden çok önceki bir döneme] ait olduğu ve mezarda cesedin kimliğini ele verecek hiçbir özel takı, giysi ya da işarete rastlanmadığı bildirilmiştir.
Bu konuda ileri sürülen görüşlerden bir diğeri de Mevdûdî'ye aittir. Mevdûdî kendi iddiasını şöyle dile getirmiştir:
Bu va'd-i ilâhi gerçekleşmiş, herkesin bildiği gibi, Firavunun cesedi su üstüne çıkmış, müzede sergilenmektedir.
Hatta bugün bile, Firavun'un cesedinin yüzerken bulunduğu yer, bölge sakinlerince gösterilir. Bu yer Sînâ Yarımadası'nın batı kıyısındadır ve şimdi Cebel-i Firavun [Firavun Dağı] olarak bilinir. Bu dağın yakınında da, Hammam-ı Firavun [Firavun Hamamı] denen sıcak bir kaplıca vardır ki, Firavun'un cesedinin bulunduğu söylenen Ebû Zenime'den birkaç mil mesafededir. Eğer boğulan Firavun, Mûsâ'nın [a.s] kendisine gönderildiğinde Mısır'ı yöneten Minfetah ise, mumyalanmış cesedi hala Kahire müzesinde sergilenmektedir. Sir Grafton E. Smith, Firavun'un mumyasından bandajları kaldırdığında cesedi üzerinde bir tuz tabakası bulunmuştu ki, bu da onun denizde boğulduğunun apaçık delilidir. [Mevdûdî; Tefhimü'l Kur'ân, Yûnus, 92 no'lu dipnot]
FİRAVUNUN ÇIKARILMASININ BAŞKALARINA İBRET OLMASI:
Bilindiği üzere Firavun, yeryüzünde büyüklenmiş, azdıkça azmış, kendisini yeryüzünün rabbi, ilâhı olarak tanımaya ve tanıtmaya başlamış bir hükümdardır. Onun cesedi, o azametli kişinin nasıl erimiş, bitmiş, tükenmiş hâle geldiğini göstermesi bakımından hem onun gibi azmışlara hem de o hâli gören tüm izleyenlere ibret olacak, ders verecektir.
Âyetin sonunda yer alan Ve şüphesiz insanlardan birçoğu kesinlikle Bizim Âyetlerimizden gafildirler ifadesiyle insanların duyarsızlığına dikkat çekilmiştir. Gerçekten de insanların çoğu, Allah'ın sayısız Âyetleri ile iç içe yaşamalarına rağmen işin farkında değildirler. Oysa böyle özel bir durum söz konusu olduğunda, para vererek o Âyeti müzelerde bile izlerler. [Kur'ân kıssalarının yararları için A'râf Sûresi'nin tahlilindeki açıklamamıza bakılabilir.]
Firavun'un cesedi konusunda bilim teknik kitaplarında bir takım açıklamalar bulunmaktadır.
Doksan üçüncü ayette İsrâîloğullarının özellikle bilgin olanları kınanmaktadır. Çünkü Âyette ilim gelene kadar onların ayrılığa düşmediği belirtilmiştir. Yani bilgi, ayrılığa değil birliğe sebep olacak en büyük etken iken, İsrâîloğulları arasında ihtilâfa yol açmıştır.
İsrâîloğullarının bilgi geldikten sonra ayrılığa düşmeleri, onların hem Mûsâ dönemindeki hem de Kur'ân indiği dönemdeki durumlarına uymaktadır. Zira İsrâîloğullarının içlerinden bazıları, Tevrât geldiğinde de, Kur'ân'ı gördüklerinde de, ilim kaynağı olan kitabı tanımayarak çıkarları doğrultusunda hareket etmişler ve ayrılığa düşmüşlerdir.*
*İşte Kuran, Yunus Suresi
Yorumlar -
Yorum Yaz