• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Kur'an İncelemeleri

 
Site Menüsü

64Duhan Suresi 51-59




Hatalı Çevrilen Ayetler


64Duhan Suresi 51-59


Hatalı Çeviri:
51, 52, 53. Müttakîler ise hakikaten güvenilir bir makamdadırlar. Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. İnce ipekten ve parlak atlastan giyerek karşılıklı otururlar.

54. İşte böyle. Bunun yanısıra biz onları, iri gözlü hûrilerle evlendiririz.

55. Orada, güven içinde (canlarının çektiği) her meyveyi isterler.

56. İlk tattıkları ölüm dışında, orada artık ölüm tatmazlar. Ve Allah onları cehennem azabından korumuştur (sürekli hayata kavuşmuşlardır).

57. (Bunlar) Rabbinden bir lütuf olarak (verilmiştir). İşte büyük kurtuluş budur.

58. Biz onu (Kur'an'ı), öğüt alalar diye senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık.

59. (Yine de inanmayanların başlarına gelecekleri) bekle; onlar da beklemektedirler.



Doğru Çeviri:
51-57Şüphesiz ki Allah'ın koruması altına girmiş kişiler, Rabbinden bir armağan olarak güvenli bir makamdadırlar; bahçelerde ve pınarlardadırlar. Onlar, karşılıklı oturarak ince ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyerler. İşte böyle! Biz, onları iri siyah gözlülerle/ en ideal tiplerle eşleştirdik. Onlar, orada güven içinde her çeşit meyveyi isteyebilirler. Onlar orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Ve Allah onları cehennem azabından korumuştur. İşte bu, büyük kurtuluşun ta kendisidir.

58İşte, Biz Kur’ân'ı onlar öğüt alsınlar diye senin dilinle kolaylaştırdık.

59Artık sen gözetle. Şüphesiz onlar gözetleyenlerdirler.


51-57Şüphesiz ki Allah'ın koruması altına girmiş kişiler, Rabbinden bir armağan olarak güvenli bir makamdadırlar; bahçelerde ve pınarlardadırlar. Onlar, karşılıklı oturarak ince ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyerler. İşte böyle! Biz, onları iri siyah gözlülerle/ en ideal tiplerle eşleştirdik. Onlar, orada güven içinde her çeşit meyveyi isteyebilirler. Onlar orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Ve Allah onları cehennem azabından korumuştur. İşte bu, büyük kurtuluşun ta kendisidir.


Günahkârların "Fasl Günü"nde karşılaşacakları muamele ortaya konduktan sonra, bu ayet grubunda da o gün muttakilerin nasıl bir hayata layık görülecekleri anlatılmaktadır. Her iki grubun karşılaşacağı farklı muameleler kıyaslandığında, müminler ile müşriklere layık görülen ahiret yaşamının birbirinden ne kadar farklı olacağı açıkça görülmektedir. Biri alabildiğine yeis ve mutsuzluk, diğeri ise alabildiğine sevinç ve mutluluk içeren bu akıbet tasvirleri, bir yandan müşriklere korku vermek, diğer yandan da müminleri özendirmek amacını gütmektedir.

Ayette geçen "hurin ıyn [iri siyah gözlüler]" ifadesini daha evvel Vakıa suresinde tahlil etmiştik. Buna göre, "Hur" sözcüğü "parlak siyah göz", "Iyn" sözcüğü ise "karası çok, geniş gözlüler" anlamındadır.

"Hûr" ve "ıyn" sözcüklerinin ikisini birden kullanarak ifade edilen gözler, Arapların çok beğendiği göz tipidir ve hem kadının hem de erkeğin güzelliğini anlatmak için kullanılır.

"Hur" ve "ıyn" sözcükleri birlikte "Hûrun ıynün" gibi kullanıldığında, anlam da "iri, parlak, geniş gözlüler" demek olur. Bu özellik, ayetlerde cennette verilen eşleri nitelediğinden, "iri parlak gözlü eşler" anlamı kazanır. Bu sebeple, pek çok meal ve tefsirde geçen "iri parlak gözlü huriler" ifadesi yanlış bir çeviridir. Çünkü "parlak gözlüler" denince "hur" sözcüğünün lâfızdan yok edilmesi gerekmektedir. Bize göre "huri" sözcüğüyle ilgili bugünkü yanlış inanç da, sıfatların kişileştirildiği bu yanlış çeviriden kaynaklanmaktadır. Bu yanlış çevirinin dayandığı yanlış anlayış ise "hur" ve "ıyn" sözcüklerinin dişi olarak algılanmasıdır ki, eldeki bilgi ve belgelere göre bu algılama hatası ilk olarak Hasan Basrî ile başlamış, arkadan da yüzlerce yalan ve tutarsız rivayetle desteklenmiştir.

"Hûrun ıyn" ifadesi, Vakıa/15- 26 ve İnsan/5- 22’den oluşan pasajlarda da yer alır.

"Hûrun ıyn" ifadesi daha evvel Vakıa suresinde ele alındığından, detayın oradan okunmasını öneriyoruz.

Ayetteki "Onlar orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Ve Allah onları cehennem azabından korumuştur." ifadesi mütteki mü’minlerin henüz ölmezden evvel, emin makama yerleştirildiklerini ve bu makamda iken mutlu bir halde canlarının alındığını vurgulamaktadır.

Emin makam, daha evvel Kamer suresinde öğretilmişti:

55Çok güçlü sahip, yöneticinin huzurundaki "doğruluk oturma yerleri"nde; doğru kimselere mahsus olan, yalan söylenmesi mümkün olmayan, yok olma ihtimali bulunmayan sabit makamlardadırlar.

MAK‘AD-I SIDK: مقعد صدق [mak‘ad-ı sıdk]; "sıdk meclisi, doğruluk sandalyesi" ya da "doğru kimselere mahsus olan, yalan söylenmesi mümkün olmayan, yok olma ihtimali de bulunmayan sabit makam veya mevki" demektir.

"Çok kuvvetli iktidarı olan", "Kudretinin sonu olmayan kral", "Pek büyük mülk sahibi", "Şahlar şahı" vurguları ile Allah kasdedilmiştir. "Melik" ve "muktedir" isimlerindeki tenvin ise azamet içindir.

Âyette bahsedilen kişilerin Allah'ın "yanında, huzurunda" olmaları, mekân bakımından bir yakınlığı değil, onlara makam, mevki, şan bakımından verilen pâyeleri ifade eder. Takvâ sahiplerinin böyle yüce bir huzurda bulunduklarının ifade edilmesiyle bu kimselerin kavuşacakları güven ve rahatlık anlatılmak istenmiştir.

Bu durumda mü’minler, ölüm anında, mahşerde ve cennette emin makamdadırlar. Daha evvel bu lütuflara şu ayetlerde değinilmişti:

22Yüzler var ki, o gün; o anda (ölüm anında) apaydınlıktır; 23Rablerine nazar edicidirler; Rabblerinden nimet beklemektedirler. (Kıyâmet/22, 23)

30-32Ve Allah'ın koruması altına girmiş kimselere: "Rabbiniz ne indirdi?" denilince onlar: "Hayır" derler. Bu dünyada güzelleştirenlere-iyileştirenlere iyilik-güzellik vardır. Âhiret yurdu ise kesinlikle daha hayırlıdır. Ve Allah'ın koruması altına girmiş kimselerin yurdu; Adn cennetleri ne güzeldir! Onlar, oraya girecekler. Onun altından ırmaklar akar. Orada, onlar için diledikleri şeyler vardır. Allah, Kendisinin koruması altına girmiş kişileri işte böyle karşılıklandırır. Allah'ın koruması altına girmiş kişiler o kimselerdir ki, melekler onları hoş ve rahat ettirerek onlara geçmişte yaptıklarını ve yapmaları gerekirken yapmadıklarını bir bir hatırlattırırlar. "Selâm size, yapmış olduğunuz işlerin karşılığı olarak girin cennete!" derler. (Nahl/30, 32)

30-32Şüphesiz, "Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra dosdoğru olanlar; onların üzerine, haberci âyetler sürekli iner; "Korkmayın, üzülmeyin. Size vaat edilen cennetle sevinin. Biz, dünya hayatında ve âhirette sizin yol gösterenleriniz, yardımcılarınız, koruyanlarınızız. Cennette, kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olan, engin merhamet sahibinden bir ikram olarak sizin için nefislerinizin arzuladığı her şey var. Orada istediğiniz şeyler de sizin içindir." (Fussılet/30- 32)

101,102Şüphesiz tarafımızdan kendilerine "En Güzel" hazırlanan kimseler; işte onlar, cehennemden uzaklaştırılmışlardır. Onlar, cehennemin uğultusunu duymazlar. Onlar, nefislerinin istediği şeyler içinde sürekli kalıcıdırlar.

103O en büyük korku onları üzmez ve kendilerine haberciler: "İşte bu, size söz verilmiş olan gününüzdür" diye akıllarına getirirler. (Enbiyâ/100- 103)


58İşte, Biz Kur’ân'ı onlar öğüt alsınlar diye senin dilinle kolaylaştırdık.


Surenin bu son paragrafında konu yine Kur’an’a getirilmiş ve öğüt alabilsinler diye dinleyenler için kolaylaştırıldığı hatırlatılmıştır. Benzer bir ayet daha evvel Kamer suresinde de geçmiş ve aynı surede tam dört kez tekrar edilmişti:

* Andolsun Biz, Kur’ân'ı düşünme/öğüt için kolaylaştırdık/hazırladık. O hâlde var mı ibret alıp düşünen? [Kamer/17, 22, 32, 40]


59Artık sen gözetle. Şüphesiz onlar gözetleyenlerdirler.

Tüm bu açıklamalardan sonra Rabbimiz, Elçisine "Artık sen gözetle! Şüphesiz onlar gözetleyenlerdirler" buyurmuştur. Ayetin mesajı "Sen Rabbinden gelecek zaferi bekle! Onlar da kendi kuruntulan ile senin kahrolmanı gözetlemektedirler. Allah senin ile onlar arasında hüküm verinceye kadar bekle! Çünkü onlar da senin başına gelecek kötü musibetleri gözetlemektedirler" şeklinde açıklanabilir.

Aslında bu ifadelerle Resulullah’a güvence verilmektedir. Zira daha evvel kendisine güvence verilmişti:

* Şüphesiz Biz, elçilerimize ve iman etmiş kişilere şu basit dünya yaşamında ve şâhitlerin kalktığı/şâhitlik edecekleri günde kesinlikle yardım ederiz. O gün şirk koşarak yanlış, kendi zararlarına iş yapan kimselere özür dilemeleri yarar sağlamaz. Ve onlara dışlanarak mahrum bırakılma vardır, yurdun en kötüsü de onlar içindir. [Mü’min/51,52]

* Allah: "Elbette, Ben ve elçilerim galip geleceğiz" diye yazmıştır. Şüphesiz Allah, her şeye gücü yetendir, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır. [Mücadile/21]

* Ey iman etmiş kimseler! Eğer siz, Allah'a yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar. 8İnkâr eden kişiler ise, artık yıkım onlara! Ve Allah, onların işlerini saptırtmıştır. Bu, şüphesiz onların, Allah'ın indirdiklerini beğenmediklerinden dolayıdır. Artık Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır. [Muhammed/7,9]

Ve Fetih/4, Al-i Imran/139, Saffat/171- 173, En’am/158, A’raf/71, Secde/30, Yunus/102.*


*İşte Kuran, Duhan Suresi



Yorumlar - Yorum Yaz
Site Haritası
Linkler
Takvim